Müftü Mustafa Başkapan
Müftü Mustafa Başkapan, 1863 yılında İspir-Ortaköy’de dünyaya gelmiştir. Babası Ali Bey, annesi Zeliha Hanım’dır. Müftü Mustafa Başkapan küçük yaşlardan itibaren İspir ve Erzurum civarındaki dini müessese ve âlimlerden dersler almıştır.
İlmi tahsilini babası Ali Hoca, İncesu Köyünden Osman Hoca ve İspir Kadıoğlu Medresesi’nde tamamladı. Zamanın tanınmış âlimlerinden icazet alarak 1901’de İspir müftülüğüne getirildi. Tahmini olarak 26 yıl müftülük yaptı. Görevi başında vefat etti. Vefat tarihiyle ilgili ihtilaflı bir durum vardır. Mezar taşına 1921 olarak geçen tarihin yapılan araştırmalar sonucu ve S. Şehidoğlu’nun kitabı da kaynak alınarak, 1926-27 olma ihtimalinin daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Ölümüne kadar beş yıl müftülük görevi ile birlikte kaymakamlık görevini de yürüttü. Görevi sırasında son derece titiz davranması ve verdiği fetvalarla İslama bakışı, gerçek bir din âlimi olarak İspir halkının gönlünde taht kurmasını sağlamıştır. Bugün bile M. Başkapan’ın dini ilmi ve görüşleri İspirlilerce kabul görmekte, uygulamalarda esas alınmaktadır. Bu da dinin gerçek âlimler nezdinde uygulandığı zaman kalıcılığının, yaşanabilirliğinin ne kadar etkili olduğunu gösterir.
M. Başkapan’ın ilmi yönü hakiki İslam’ın manevi ruhundan beslenen bir anlayışla, günümüz değerlerini bütünleyici bir yaklaşımla bugün bile geçerliliğini koruyan temeller üzerine kurulmuştur. Bu temellerin ne kadar sağlam olduğu M. Başkapan’ın daha sonraki uygulamalarında da görülmüştür. Dini ilminin verdiği güçle vatan savunmasına koşması ve bu savunma sırasındaki kararlılığı da bu ilmin bir neticesidir.
İspir’in manevi değerlerini yetiştiren Kadıoğlu Medresesi’ inde uzun yıllar hocalık yaptı. Bu görevi sırasında birçok âlim ve hafız yetiştirdi. Bu şahsiyetler daha sonra M. Başkapan’ın çizgisinde gidip kendisi gibi İspir’in maneviyatına hizmet ederek M. Başkapan’ın ruhunu şad etmişlerdir. Hocalık vazifesi sırasında örnek davranışlarıyla İslam’ın bir taklit değil, yaşam şekli olduğunu göstermiştir. M. Başkapan, ilmini hayatına sindirmiş ve hayatını buna göre şekillendirmiş aydın bir âlimdi.
Kadıoğlu Medresesi’nde öğrenim gören, İspir’e 25 yıl müftülük yapan, Oğlu Ali Hoca onun talebesidir.
Zamanında isabetli fetvalarından dolayı, Erzurum ili ilmiye sınıfında ün salmış, Diyanet İşleri Umum Reisliğinin kurulması aşamasında çalışmalarda bulunmak üzere Ankara’ya çağrılmıştır. Bu bilgi de dikkate alınırsa vefat tarihinin 1926-27 olma ihtimali daha yüksektir.
İspir’in düşman işgalinden kurtarılması için 20 Ocak 1918 tarihinde “Şuralar Cemiyeti’ni’’ kuran ve başkanı seçilen Müftü Hacı Hafız Mustafa (Başkapan) yaptırdığı istihbarat çalışmaları ve oluşturduğu milis kuvvetlerle Ermeni mezaliminin İspir’deki emellerinin önlenmesinde öncü rol üstlenmiştir.
Başkapan lakabı, M. Mustafa Başkapan’a babası Ali Bey’in geleneksel ata sporumuz ciridi çok iyi oynamasından ötürü verilen bir unvandır. Attığı ciritle rakiplerinin başındaki kalpağı alarak Çoruh nehrinin karşı kıyısına geçmiştir. Bu olaydan sonra Hasanteke olan ailenin unvanı ” Başkapan” diye anılır olmuştur. 1934 soyadı kanunuyla aile bu lakabı soyadı olarak almıştır.
İspir Müdafaası
1914 Türk milleti için zor günlerin yaşandığı bir tarihtir. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde Müftü Mustafa Başkapan dönemin ispir müftüsüdür. Osmanlı Devleti dört bir yandan emperyalist güçlerin kıskacı altındadır. Osmanlı Devletine karşı yapılan, tarihe 93 Harbi olarak geçen 1878 Rus taarruzu sonucunda Ruslar İstanbul önlerine kadar gelmişlerdi. Türklerin Anadolu'daki varlığını sona erdirmek için birçok Doğu ili Rus işgaline maruz kalmıştı. Enver Paşa önderliğindeki Sarıkamış taarruzu sonuçsuz kalınca bölge halkının ıstırap dolu günleri başlamış oldu.
İşte bu zorluklar içerisinde savunmasız kalan doğu illeri ve ilçeleri gibi ispir de, Rus ordusunun ve onunla işbirliği yapan Ermeni çetelerinin saldırılarıyla karşı karşıya kalır. Ermeniler, yüzyıllardır birlikte yaşadıkları insanları Rus destekçilerinden aldıkları cesaretle acımasızca katletmişlerdir. Tarihe "Ermeni mezalimi” olarak geçen bu olaylardan Erzurum ve civarı da derin yaralar alır.
1915 yılının Ocak ayında Halit Paşa iki taburluk askeriyle İspir’e girer. Müftü Mustafa Başkapan, bir Cuma vaazında ispir halkını vatanı milleti için kayıtsız şartsız Halit Paşa önderliğinde Ruslara karşı direnişe çağırır. Direniş bölgedeki Rus askerlerinin ilerleyişini durdurur. Bu sırada Erzurum’un Rusların eline geçtiği haberi gelir. Bunun üzerine direniş durur. Halit Paşa ağlayarak İspir’i terk etmek zorunda olduklarını M. Başkapan'a şu sözlerle bildirir: "İspir’i terk edin düşman bu gün yarın buraya girecektir.” der. Müftü Başkapan’ın Halit Paşa’ya verdiği cevap tarihe not düşülecek sözlerdendir: "Ben gidersem ancak kendi hayatımı kurtaracağım, burada kalan yüzlerce şehit anasına, binlerce asker karısına, yüzlerce yetim yavruya babalığı kim edecektir." der. Milli mücadele ruhu bu cümleyle özetlenmiş olur.
Kaymakam Şükrü Bey ve Halit Paşa kuvvetleriyle birlikte İspir’i terk ederler, ispir kaderiyle baş başa kalmıştır. Ruslar 3 Şubat 1915 günü İspir’e girer, bundan sonraki süreç İspir ve halkı için acı dolu günlerin başlangıcı olur.
Ermeniler, Rus destekçileriyle birlikte etnik katliamlar yaparak Ermeni devleti hayali kuruyorlardı. Wilson ilkelerini temel alarak hangi bölgede etnik unsur fazlaysa orası o etnik unsurun yönetimi altına alınacaktır, prensibiyle hareket ediyorlardı, bu doğrultuda bölgedeki Türk halkını "etnik temizlik” yoluyla azaltmak için katliamlar yapmaya başladılar. Bu katliamlar uzun yıllara dayanan hazırlıklar sonucunda uygulamaya konulmuştur. Ermenilerin istedikleri fırsat Rus işgaliyle mümkün kılınmıştır. Bu katliamlar Rusların 29 Ocak 1917’deki çekilmesiyle hızlanmıştır. Ermeniler adeta kendilerini bölgenin hâkimi görerek insan kıyımına devam etmişlerdir.
İspir Kurtuluş Cemiyeti
Zülüm devam ederken M. Başkapan esaretten kurtulmak ve istiklal ümidi peşinde gizli çalışmalarını sürdürüyordu. Bu doğrultuda vatansever İspir halkı ile birlikte kurtuluş için gizli bir teşkilat kurdu. Bu teşkilatın ileri gelenleri Müftü Başkapan’ın önderliğinde şunlardı: Şeyh Zade Hacı Mehmet Bey, Cerrah Zade Haşan Efendi, Hacı Hayrullah Efendi, Hudutlu Mehmet Bey, Saadettin Efendi, Hacı Hafız Zade Müştak Efendi’dir. Bu teşkilat tam bir plan dâhilinde memleket yaraları ve zamanın gereklilikleri dikkate alınarak oluşturulmuştur. Alınan kararlarda günün önemine binaen radikal tedbirler vardı. Teşkilat aşağıdaki kararlara dayandırılarak şekillenmiştir:
Madde 1- Memleketimizi, ırz ve namusumuzu milli varlığımızı hedef tutan ve İspir’in muhtelif köylerinde yerleşen ve icabında başka taraf Ermenilerinden de yardım görmesi çok mümkün olan, herhangi bir hükümet teşkilatı bulunmayan çevremizde Ermeni katliamına karşı bir" ispir Kurtuluş Cemiyeti” teşekkül etmiştir
Madde 2- Cemiyetin gayesi: İspir kazası halkını Ermenilerden korumak ve Ermenilere karşı silahlı ve siyasi müdafaada bulunmak ve dâhili asayişi korumak suretiyle İslam ahalinden müteşekkildir.
Madde 3- İslam ahalinden olup Ermenilere söz götüren, cephane satan ve yiyecek veren, bunları misafir eden, yol gösteren cemiyet kararıyla kurşuna dizilir.
Madde 4- Tutulan cephelerde ve gerekse herhangi bir yerde vazife verilen on beş yaşından yetmiş yaşına kadar erkekler vazifelerine gitmeye mecburdurlar. Nöbet yerlerini terk eden, verilen emri tutmayan veya başka yerlere kaçmak isteyen, memleket müdafaasına hıyanet etmiş adıyla, yine cemiyet kararıyla kurşuna dizilir.
Madde 5- Ermenilerden teslim olan veya edilenler Orduyu Osmaniye gelene kadar muhafaza edilir. Bu gibilerin iaşeleri alınan ganimden veya halkın teberru edeceği erzakla karşılanır.
Madde 6- Cephelerde nöbet bekleyen, vazife gören kendi evinden iaşe olunur. Fakir olanlara hali vakti yerinde olanlar yardım eder. Cemiyet bunların ve ailelerinin iaşelerini teminle mükelleftir. Cemiyet azaları ve bu cemiyette çalışanlar herhangi bir hak isteyemezler, gaye vatan ve namus müdafaasıdır. Herkes bu vazifeyi yapmaya mecburdur.
Madde 7- Cemiyet azaları her türlü hükmü vermeye ve bu nizamname hükümlerini yerine getirmekle mükelleftirler.
Madde 8- İş bu yedi maddeli nizamname Hükümet-i Osmaniye geldiği anda münfesihtir. Bütün esir ve mahkûm, menkul emval, eslafa vesaire hükümete devrolunur.
Kurtuluş Savaşı’nın adeta küçük bir numunesidir bu kararlar. Kararlara baktığımızda günün hassasiyeti dikkate alınarak oluşturulmasına rağmen tam bir demokrasi anlayışı vardır. Cemiyet kararı olmaksızın keyfi uygulamaların yasaklandığı, bunun için de gerekirse silahlı güç kullanılacağı ifade ediliyor. Günümüzde bile eşine az rastlanır mahiyetteki bu karaların devlet anlayışı içinde "vatan savunması” şuuruyla şekillendiği görülür. Devletin olmadığı yerlerde, devleti oluşturacak mekanizmaların varlığının gerekli kılındığı ve bu gerekliliğin lider şahsiyetlerin önderliğinde nasıl şekillenebileceğinin bir belgesidir bu cemiyet ve uygulamaları. M. Başkapan lider kişiliğiyle tarihin akışına yön vermiştir. İspir halkı bu lider şahsiyet önderliğinde belirledikleri ilkelere sıkı sıkıya bağlanarak, Gaziantep, Kahramanmaraş gibi onlarca vatan toprağının işgale karşı direnişini bayraklaştırarak istiklal mücadelesi vermişlerdir. " Milletlerin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” sözünün membaı işte bu direnişlerdir.
"Rus işgali sırasında cemiyetin faaliyetleri Ermenilerin faaliyetlerine karşı az çok koruyucu rol oynamıştır. Asıl vazife Ruslar çekildikten sonra komşu kaza ve illerde yapılan topyekûn bir Ermeni katliamının önlenmesinde ve muazzam başarı sonunda 30 ila 40 bin Türk’ün hayatını kurtarmasıdır. Öyle ki komşu il ve ilçelerimizin halkı akıllara durgunluk verecek bir katliama maruz kalırken ve yediden yetmişe öldürülmüşken bir tek İspirlinin burnu kanamamıştır. İşte bu büyük başarı M. Başkapan’ın ve bu cemiyetin gayretiyle olmuştur. İspir’de köy köy gezerek arkadaşlarıyla konuşma yapan M. Başkapan, on üçünden yetmiş seksenine kadar vatansever İspirlilerle vatanı savunmak için cepheye koşar. M. Başkapan’ın öngörülü yönetimiyle ispir müdafaa edilir. Sözlü tarihin aktarımıyla günümüze kadar ulaşan bu tabloda vatan kavramının ne demek olduğu bizlere bir kez daha hatırlatılıyor.
Lider Kişiliği
Lider, onlarca meziyeti sinesinde barındırır. Lider; doğru dürüst, güvenilir, uzakları gören, yarının, yarınlardan sonrasının hesabını yapan şahsiyettir. Müftü Beyin bir bariz özelliği de kavrayıcı, kuşatıcı tavırlarının yüksekliğidir. Kimin nasıl iş göreceğinin, hangi yeteneğin iş bitirici özelliğe sahip olacağını bilmesidir. Uç görevlere atadığı insanlardan bunu kestirmek mümkündür. Bunlardan birisi İnayetin Osman diğeri Mustafa Çavuş’tur. Lider deyince akla gelen bu meziyetlerin toplandığı bir şahsiyetti M. Başkapan Bey, onun ispir müdafaası sırasında uyguladığı savunma taktikleri ve kilit noktalara atadığı kişiler, müdafaa sırasında uygulamaya koyduğu kanun şeklindeki kararlar bir liderde olması gereken özelliklerin göstergesiydi. Binlerce yıllık Türk tarihinde birçok örneği olan bu lider bakış açısı kaynağını geçmişinden alan bir güçle korkusuzca ve aklın ışığıyla hareket etmiştir. Bu da M. Başkapan’ın lider vasıflarını ön plana çıkaran bir duruşu olduğunu gösterir.
İspir müdafaası sırasında halkı birlik bütünlük içinde sistematik bir şekilde yönlendirmesi başarıya ulaşmada kuşkusuz en önemli etken olmuştur.
Etkileyici hitabetiyle ispir ve civarında yaptı konuşmaların etkisi şöyle nakledilir:” Müftü Başkapan Kan köyünde (Özbağ) öyle bir konuşma yaptı ki kadınlar ve çocuklar, bizim hepimiz hep birlikte bizde gelelim İspir’i müdafaaya diye, herkes evine koşup eline ne geçerse alıp geldi. Bu sözler liderlerin zor şartlar karşısında hitabetleriyle neleri başarabileceklerinin göstergesidir. M. Başkapan İspir halkına hitaben söylediği aşağıdaki sözlerinde de bir liderin hitabet gücünün etkilerinin o günlerden bu günlere kadar ulaşabileceğini ve aynı heyecanı bugünde de yaşatacağının bir delili niteliğindedir. M. Başkapan’ın şu sözleri hitabetinin gücünü gösterir:
“Ey Müslüman kardeşlerim, bir zamanlar bu topraklarda Osmanlı bayrağı dalgalanırdı. Ve onun kanunları hâkimdi, sonra Rus kanunları hâkim oldu.
Bugün ne o, ne de diğeri vardır. Elimizde sadece vicdanın hükümleri mevcuttur. Bütün dindaşlarımın canı, malı, ırzı benim himayem altındadır. Her türlü şekilde suç işleyenler en şiddetli şekilde cezalandırılacaktır. Şimdi sessiz sedasız evlerinize dağılarak bundan sonra vereceğimiz emirleri bekleyin.
Allah’ın inayetiyle ırzımızı, namusumuzu ve kellelerimizi küffara teslim etmeyeceğiz. Ve bilmiş olun ki dövüşerek ölmek teslim olmaktan daha şereflidir. Biz tarihimizin ve Allah’ın indinde makbul olanı yapacağız. Huda yardımcımız ola. Âmin.
Bu sözler Müftü Başkapan'ın liderliğinin, kalıcılığının, ileri görüşlülüğünün, şartların gerekliliğini iyi görebilmesinin ve bu şartları uygulamadaki kararlılığının açık bir delili gibidir.
Askeri feraseti ve basireti yanında M. Başkapan âlimlerindendi. Onun bu vasıfları büyük padişah II. görmüştür. M. Başkapan’ın oğlu 1950-1975 yılları arasında İspir müftülüğü yapan Müftü Ali Başkapan tarafından rivayet edilen bir hadiseye göre M. Başkapan 1900’lü yılların başında hac vazifesini yerine getirmek için İstanbul üzerinden yola çıkar. Bir cuma günü Sultan Ahmet Camiinde vaaz edip namazı kıldırması teklif eldir, teklifi kabul eder. Padişahta o gün namazı burada kılacaktır. M. Başkapan vaazı biraz uzatır bunun üzerine arkadaşları vaazı bitirmesi için işaretler yapmaya başlar bunu fark eden padişah olaya müdahale eder ve devam etmesini ister. Namaz bittikten sonra Başkapan’ı yanına çağırır ve nereli olduğunu sorar. Başkapan, İspir müftüsü olduğunu söyler. Bunun üzerine II. Abdulhamid: ” Küçük gölde büyük balık...” ifadesini kullanarak M. Başkapan’ın ilmini de takdir etmiş olur.
Müftü Başkapan’ın hitabet gücünün lider kişiliğinden geldiğini söylemiştik, milli benliğinden beslenen bir anlayışa sahip olan M. Başkapan’ın Osmanlıcayı çok iyi bilmesine rağmen öz Türkçeyi tercih ettiği bazı özel yazılarından da anlaşılmaktadır. Nizamnamenin kaleme alınmasında bu husus göze çarpmaktadır. Bu yaklaşım onun dili kullanmadaki hassasiyetini de bizlere gösterir. Yukarda Mustafa Başkapan’a ait aktarılan sözler orijinal metinden alınmış olup duru Türkçesiyle dikkatleri çekmektedir. Bu da lider şahsiyetlerde öncelikli meziyetin kaynağım halktan alan milli bir dilin kullanımı olduğunu bizlere gösterir
Sonuç
Netice itibariyle, bir liderde olması gereken vasıfların M. Başkapan’ın âlim şahsiyetinde toplanarak milletinin hizmetine sınırsızca sunulduğu görülmektedir. O karanlık günlerden bu günlere gelen bir ışık huzmesi şeklide onun lider özelliklerini görürüz. Günümüze kadar gelebilmiş gerçeklikleri yansıtan sözleri bu gün de bizim için yol gösterici niteliktedir.
M. Başkapan, ileri görüşlü, şecaatli bir âlim olmasından dolayı sadece Kurtuluş Savaşı sırasında değil, ülkenin zorlu yılardan çıkıp kuruluş aşamasında da, yeni cumhuriyetin temellerinin atıldığı dönemlerde de bir liderde olması gereken sorumluluk anlayışıyla hareket etmiştir. Bu amaçla Diyanet işleri Umum Reisliği kuruluş çalışmalarında görev almak üzere Ankara’ya gitmiştir. Atatürk’ün kendisiyle görüşerek gerçek din âlimlerini belirlemek için yapılacak bir sınavda görev almasını istediği biliniyor. Fakat bu belgeler arşivlerde saklı olduğu için henüz ulaşılamadı. Geniş çaplı bir arşiv taramasından sonra da bu belgelerin açığa çıkarılacağını umuyoruz.
İspir kurtuluş savaşı denince akla ilk gelen şahsiyetlerden olan merhum Müftü Mustafa Başkapan’ın hayatından yola çıkarak burada kısaca anlatmaya çalıştığımız verilerin gelecek nesillere ışık tutmasını diliyoruz. Söz konusu vatan olunca kişilerin milli benliklerinden aldıkları güçle imkânsızı başarma yolunda hayatlarını hiçe sayabildiklerini gördük.
Lider kişiliklere ihtiyacımızın olduğu zamanımızda merhum Müftü Başkapan’dan esinlenerek gelecek kuşakların da aynı vatan sevgisi ve fedakârlık anlayışı içinde vazifeye koşmalarını umuyoruz. Bilinçli, duyarlı bir gençlik için M. Başkapan ve arkadaşlarının unutulmaması ve gelecek nesillere tanıtılmasını, gençliğimizin tarihinden ders almasını ve tarihini yazanlara sahip çıkmasını ümit ederek bildirimizin özeti sayılabilecek büyük şair Mehmet Akif’in dizeleriyle bildirimize son veriyoruz. Müftü Başkapan ve binlerce isimsiz kahramanımızı saygı ve minnetle bir kez daha anıyor ve aziz hatıraları karşısında eğiliyoruz. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Kaynak: İspir - Pazaryolu Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu, 26-28 Haziran 2008 İspir
Fatma BAŞKAPAN , Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Erzurum
İbrahim BEKTAŞ, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Orman Fakültesi, Kahramanmaraş