ÖZET
Elmalı mağarası, Erzurum İli’nin İspir ilçesine bağlı Maden Köprübaşı Beldesi’ne yaklaşık 1,5 km mesafedeki Elmalı mahallesi sınırları içinde yer almaktadır. Havalandırma zonunda gelişmiş ve bugün itibariyle ihtiyarlık safhasına ulaşmış olan mağara hidrolojik bakımdan fosil bir mağaradır. Bulunduğu kesimde vadi tabanından 210 m yukarıda yer alan mağara Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları içinde oluşmuştur. Girişten itibaren ancak 400 m.lik bölümüne ulaşılabilen ve kaya düşmesi tehlikesi yüzünden diğer bölümlerine girilemeyen mağaranın bu noktadan itibaren alçalarak devam ettiği tespit edilmiştir. Girişten ulaşılan son nokta arasında -17 m.lik fark bulunmaktadır. Birbiriyle bağlantılı ve paralel uzanışlı iki galeri ve toplam 8 salondan meydana gelen mağarada sığ göller, çok çeşitli damlataşı oluşumları (Sarkıt, dikit, sütun vb.) ve kalınlığı yer yer 1–1,5 m.yi bulan yarasa dışkısı (Bat Guano) depoları yer almaktadır. Mağara turizme açılırsa bölgeye olumlu katkı sağlayacaktır.
Giriş
Karstik sahalarda derinlik karstının en önemli oluşumu mağaralardır. Karbondioksitli yeraltı sularının kireçtaşını çözerek yerin derinliklerinde meydana getirdiği boşluklar, speleolojik bilgiler vermesi yanında, jeolojik, jeomorfolojik, klimatik, arkeolojik özellikler ve gelişimleri konusunda da ipuçları vermektedir. Ayrıca topoğrafik bakımdan mağaraların bulunduğu seviyelerin karşılaştırılmasıyla taban seviyesi değişimleri belirlenebilmekte, taraçalar ve aşınım yüzeyleri daha sağlıklı yaşlandırılabilmektedir.
Türkiye arazisinin yaklaşık 1/3’i çözülebilen kayaçlardan (Kalker, jips, dolomit vb.) meydana gelmektedir. Bu kayaçlar başta Toros dağları olmak üzere Güney Marmara, Batı ve Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu Bölgesi’nin güney ve kuzey kesimleri ile İç Batı Anadolu’da yüzeylenmektedir. Karbonatlı kayaçların karstlaşmasıyla ilgili yaklaşık 35.000 – 40.000 mağara vardır. Bunların çoğu Toros dağlarındaki karstik platolar sisteminde yer almaktadır.
Günümüzde mağaraların birçoğunun incelenmemiş olması, sistemdeki eşsiz oluşumların tanıtılamamasına, geç kalınması durumunda ise binlerce yılda oluşan şekillerin şuursuzca tahrip edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmasına yol açmaktadır. Hâlbuki incelenen ve turizme açılan mağaralar koruma altına alınmakla kalmayıp, ekonomik yönden gelir sağlayan bir unsur haline getirilmektedir.
Elmalı mağarası, ülkemizin henüz tam olarak incelenmemiş mağaralarındandır. Bununla birlikte geçmişte mağaranın aydınlık ve yarı aydınlık bölümlerine dair bazı gözlemler yapılmıştır. İlk kez bu çalışmada kapsamlı şekilde incelenerek potansiyeli belirlenmeye çalışılan mağaranın girişten itibaren yaklaşık 400 m.lik bölümüne ulaşılmıştır. Mağara, ulaşılan son noktadan ileriye doğru alçalarak daha da devam etmektedir. Mağaranın diğer bölümlerine donanım yetersizliği ve olası tehlikeler (Çökme tehlikesi, yarasa yoğunluğu, zifiri karanlık, zeminin kaygan oluşu gibi) yüzünden girilememiştir. Süreç içinde yeni teçhizat ve donanımlı bir ekiple mağaranın girilemeyen bölümlerine de ulaşılması hedeflenmektedir.
Mağaranın Yeri ve Doğal Çevre Özellikleri
Elmalı mağarası, İspir (Erzurum) ilçe merkezine bağlı Madenköprübaşı Beldesi’ne yaklaşık 1,5 km mesafedeki Elmalı mahallesi sınırları içinde yer almaktadır (Fotoğraf 1; Şekil 1). Beldenin İspir’e uzaklığı 17 km, Erzurum’a ise 124 km.dir. Çoruh nehrine güneyden katılan Bağların dere vadisinin kuzeybatıya bakan yamacında ve vadi tabanından 210 m yukarıda yer alan mağaranın GPS (Global Positioning System) ile belirlenen ağız yükseltisi 1510 m, koordinatları ise, x: 37656, y: 44765 olarak tespit edilmiştir.
Şekil 1. Elmalı mağarasının lokasyon haritası
Mağaraya ulaşım oldukça kolaydır. Madenköprübaşı beldesinden yürüyerek veya araçla Elmalı mahallesi muhtarlığı önüne geldikten sonra bağların dere yatağını geçip, doğuya doğru ilerleyerek 210 m.lik dik eğimli (30–45º) alt yamacı (Ağdaş yamacı) tırmandıktan sonra mağara girişine ulaşılabilir. Şu an için mağarayı ziyaret etmek isteyenlerin Elmalı mahallesi sakinlerinden yardım almaksızın mağaraya girmemeleri önerilir. Aksi takdirde birbirine benzeyen yan galeriler yüzünden çıkış noktasını bulmaları oldukça zordur.
Jeolojik özellikler: İnceleme sahasının litolojisi güneye eğimli bir bindirme (Çermeli napı) düzlemi boyunca itilmiş Üst Jura-Alt Kretase yaşlı çökel paketinden oluşmaktadır (Şekil 2). Çökeller KD-GB doğrultulu bir senklinoryum yapısı içinde yer almaktadır. Tabanda volkanikler, kireçtaşları ve olistostromal nitelikli kayaçlara kadar değişik fasiyeslerin eseri karmaşık yapılı kırıntılı seviyeler ve Üst Jura yaşlı ardışık olarak yerleşmiş kumtaşı, kireçtaşı tabakalarıyla koyu renkli düzensiz yapraklanmalı şeyller istiflenirken, üste doğru diğer Jura-Kretase yaşlı çökellere geçilmektedir. Bu çökellerin oluşturduğu istifler; kireçtaşı, kumtaşı, marn ve marn ara tabakalı killi mikritlerden meydana gelmektedir. Jura-Kretase yaşlı birimlere Alt Kretase yaşlı marn, mikrit, killi mikrit, kumtaşı gibi değişen kalınlıklara sahip seviyeler ve Çoruh nehrinin kuzeyinde yüzeylenen Eosen yaşlı volkano-tortul formasyonlar eşlik etmektedir. Sahada yayılış gösteren diğer formasyonlar, Kuvaterner yaşlı yamaç molozları ve alüvyonlardır. Yamaç molozları daha çok vadi yamaçlarında görülürken, alüvyonlar vadi tabanında yüzeylenmektedir.
Çoruh vadisinin güneyi ve mağaranın yer aldığı Bağların dere boyunca 5–75 m arasında kalınlığa sahip ve içerisinde değişik kaya türlerine ait farklı büyüklükte çakıl ve bloklardan oluşan olistosromal nitelikli birimin üzerinde mikritik karbonatlar, kireçtaşı mercekli kumtaşı, marn seviyeleri yer almaktadır. Bu seviyeler, altta türbiditik kumtaşı, marn ara seviyeli orta kalın (15 m) kumtaşlarıyla başlar ve üstte marn-kireçtaşı ardalanmasına dönüşür. Bunların en üstünde ise yaklaşık olarak 50-90 m kalınlığında killi mikrit çökelleri yer almaktadır.
Elmalı mağarası, Jura –Kretase yaşlı ve güneye 35º eğimli bir çökel topluluğun üst birimini oluşturan marn-kireçtaşı tabakaları içinde oluşmuştur. Mağara içindeki gözlemlere göre kireçtaşlarının uygun koşullar sunduğu tabakalarda karstlaşma normal bir gelişme gösterirken, saflık derecesi düşük olan killi düzeylerde bir takım karışıklıklar ve kesintilere maruz kalmıştır. Nitekim havalanma zonunda gelişmiş olan sütunlar süreç içinde hemen üzerindeki killi-kumlu düzeylerin çözülmeye katılmasıyla masa şekilli sütunlara dönüşmüştür. Yine mağaradaki yatay girintiler ve tüp şekilli oluklar kireçtaşının saflık derecesine göre biçimlenmiştir. Mağaranın oluştuğu seviyedeki kireçtaşları içeriğinde kil bulunmasına karşın karstlaşma için çok elverişlidir. Alınan kireçtaşı örneklerinin mikro-element analizlerinde % 85–92 oranında CaCO3 bulunması da bunu doğrulamaktadır.
Kireçtaşları ve mağara içindeki damlataşı oluşumları açık sarı, koyu sarı, kahverengi, gri, mavimsi siyaha çalan renklerlere sahiptir. Kırık yüzeylerinde beyaz ve sarı egemen renklerdir. Ayrıca duvarlardaki kalsit tortuları ve damlataşı oluşuklarında siyaha çalan lekeler dikkat çekmektedir. Bu lekeler kireçtaşı içeriğinde belli miktarlarda magnezyum (mg: ortalama 139 ppm) ve demir (Fe: ortalama 872,5 ppm) bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Şekil 2. Elmalı mağarası ve yakın çevresinin jeoloji haritası
Jeomorfolojik Özellikler: İnceleme alanı bölgesel olarak farklı litolojik ve tektonik yapıların yer aldığı Mescit dağları (3239 m) bünyesinde yer almaktadır. Dağ kuşakları arasındaki bir kırık hattını izleyen Çoruh nehri sahanın en büyük akarsuyudur. Mağaranın bulunduğu kesimde ise topoğrafyayı şekillendiren en önemli güç Çoruh’a güneyden katılan Bağların dere ve daha doğudaki Çayırın dere ve tabileridir. Konsekant şekilde yatağını oluşturan ve geriye aşınımla boyunu uzatan bu akarsular geçen süreç içinde (Miyosen-Kuvaterner) yataklarını derin şekilde yarmıştır. Bağların derenin Çoruh’a bağlandığı kesimde yenilmiş eski birikinti yelpazesi bakiyeleri vardır. Muhtemelen Çoruh’un güçlü akımı nedeniyle yelpaze reliefi gelişme imkânı bulamamıştır.
Saha, aşınmanın doğal sonucu olarak dik ve devamlı yamaçların egemen olduğu dağlık bir görüntü kazanmıştır. Güneydeki arızalı kesime geçildikçe bünye üzerinde yer yer daralıp genişleyen aşınım yüzeyleri dikkat çekmektedir. Genelde 1750–2000 m ve 2250 m den daha yüksek yerlerde vadi tabanlarına doğru eğimli bu yüzeyler kimi yerde boyun ve eşiklerle birbirine bağlanmış durumdadır (Şekil 3 a-b).
Mağara çevresindeki en yüksek kütle Kavak dağı (2547 m)’dır. Geriye kalan yükseltiler sırtlar üzerinde belirginleşen tepelerden meydana gelir. Bunlar arasında Bağların dere vadisinin doğusundaki Kızıl T. (1746 m), Meşeli T. (2012 m), Ziyaret T. (2446 m) sayılabilir. Kavak Dağı ekseninde ana doğrultuları kuzey-güney olan bir takım tepeler de vardır. Bunlar; Karaşer T. (1888 m), Kalender T. (1841 m), Karıncalı T. (1852 m), Katırdüzü T. (2064 m) gibi yükseltilerdir.
Şekil 3. Elmalı mağarası ve yakın çevresinin topoğrafya ve jeomorfoloji haritası
Mağaranın yer aldığı Bağların dere vadisine dönük alt yamaçta 30º-45º, üst yamaçta ise kimi yerde duvar’a (90º) yakın eğimler göstermektedir. Nitekim mağaranın yer aldığı üst yamaçta eğim değeri 80ºyi bulmaktadır.
Mağaraya adını veren Elmalı mahallesinin yer aldığı Kalender T. (1841 m)’nin doğu yamaçları boyunca yaklaşık alanı 1 km² yi bulan büyük bir heyelan ünitesi yer almaktadır. Heyelanın, taç kesiminde kaynak suları tarafından beslendiği ve ayakucundan da Bağların dere tarafından boşaltıldığı için aktif durumdadır. Bu nedenle mahallenin kuzey bölümü, afet alanı kapsamına alınarak, hak sahiplerine afet konutları yapılmıştır. Ancak henüz hiç kimse, yeni konutların köy yaşam tarzına uygun olmaması ve ekilip-dikilen arazilerine uzak olması gibi nedenler yüzünden konutlara taşınmamıştır.
İklim Özellikleri: Genel hatlarıyla yörenin iklimi Doğu Anadolu’nun sert karasal iklim koşullarıyla Doğu Karadeniz Bölgesi’nin nemli ılıman koşulları arasında geçiş özelliği göstermektedir. Bununla birlikte yüksek kesimlere doğru çıkıldıkça karasal koşulların etkisi daha fazla kendini göstermekte, sadece derin yarılmış vadilerle sınırlı kesimlerde ılıman bir iklim görülmektedir. Araştırma sahasına sadece 17 km uzaklıktaki İspir’in uzun yıllık ortalama verilerine göre sahada yıllık ortalama sıcaklıklar 10 ºC, yıllık ortalama yağış tutarı ise 445 mm. civarındadır. Yağışın büyük bir bölümü İlkbahar ve kış aylarında alınmaktadır. Soğuk mevsimde kar, sıcak mevsimde ise yağmur şeklinde yağışlar düşmektedir. Yüksek kesimlerde don olayı görülür. Yıllık ortalama sıcaklıklar kış aylarında 0 ºC altında kalmaktadır. En sıcak ay olan Temmuz’da ise ortalama sıcaklıklar 24 ºC civarında seyretmektedir.
Toprak Özellikleri: Mağara çevresinde zonal topraklardan kahverengi ve kestane rengi topraklar yer almaktadır. Bağların dere vadisinin yamaçları boyunca kolüvyal topraklar görülürken vadi tabanında alüvyal topraklar yüzeylenmektedir.
Doğal Bitki Örtüsü: Yörede beşeri etkiler yüzünden ormanlar yerini antropojen step alanlarına bırakmıştır. Çıplak kayalık ve taşlıkların geniş yer kapladığı sahada en fazla rastlanan bitkiler arasında ardıç, kuşburnu, karaçalı, alıç (kırmızı ve sarı meyveli) gibi çoğunlukla çalı formundaki küçük ve dağınık topluluklar yer almaktadır. Bağların dere tabanı boyunca meyve ağaçlarına eşlik eden iyi korunmuş ağaç formunda tek tük ardıçlar da vardır.
Hidroğrafik Özellikler: Araştırma sahasının suları Bağların dere, Çayırın dere ve kolları tarafından drene edilmektedir. İlkbaharda kar erimeleri ve yağmur şeklindeki yağışlarla debisi yükselen fakat yaz’a doğru sadece kaynak sularına bağlı akış gösteren bu akarsular sürekli akışlı akarsulardır. Vadi içindeki ekili-dikili sahaların sulamasında kullanılan bu akarsuların yaz mevsiminde yan kollarının birçoğu kurumaktadır. Vadilerin yukarı bölümlerinde yer yer küçük debili yamaç kaynaklarına tesadüf edilmiştir. Yaz mevsiminde bu kaynakların bazıları sızıntı şeklinde akmaktadır.
Mağaranın Oluşum ve Gelişimi
Elmalı mağarası, havalandırma zonunda gelişmiş ve bugün itibariyle ihtiyarlık safhasına ulaşmış fosil bir mağaradır. Tektonik yükselmelerle yerel taban seviyesine (Çoruh nehrinin yatağı) ayak uyduran Bağların dere, derine ve geriye aşınımla yatağını (1197 m) yararak mağaranın kuzeybatı yamaçta, 1510 m yükseltide kalmasını sağlamıştır (Şekil 4). Böylece mağara ağzı ile Bağların dere’nin bu kesimdeki tabanı arasında 210 m. nispi yükselti farkı oluşmuştur. Mağara yakın çevresinde özellikle Kavak Dağı (2547 m) üzerinde ve Ziyaret T. (2446 m) güneyinde aşınım yüzeylerinin yer alması, derinlerde de mağaranın genel gelişiminin yatay olmasına rağmen salonlarının giriş yerine göre gittikçe derinleşen basamaklı yapısı, bölgesel anlamda tektonik yükselmenin izleri olarak kabul edilebilir.
Şekil 4. Elmalı Mağarası'nın jeolojik kesiti
Elmalı mağarası, kabaca kuzey-güney doğrultulu ve güneye 30º eğimli Jura-Kretase yaşlı kireçtaşı katmanı içinde oluşmuştur. Mağaranın oluşumu genel hatlarıyla Akçakale mağarasının (Gümüşhane) oluşum aşamalarına birebir benzerlik gösteren üç safhada gerçekleşmiştir. Mağaranın oluşumunda birinci safha; karstik çözülme safhasıdır. Yeraltı su zonunda (Phreatik) gerçekleşen ve yüksek basınç altında ilerleyen suyun doğrudan çözmesiyle oluşan boşluklar, tektonik yükselmeye bağlı karstlaşma sürecinin şiddetlenmesiyle derinlere doğru nüfuz ederek boşlukların oluşmasını sağlamıştır. Bu safhada birimdeki çatlakların karstik gelişimdeki rolü önemlidir. İkinci safhada; devam eden tektonik yükselmeye bağlı olarak yerel kaide seviyesinin değişmesiyle havalanma (Vadoz) zonunda kalan mağarada damlataşı oluşumları meydana gelmiştir. Üçüncü safha; ihtiyarlık safhasıdır. Elmalı mağarasında bu safhanın en belirgin özelliği karstlaşmanın zayıflaması ve hatta bitmesi ve tavan dengelerinin bozulmasına bağlı olarak yer yer çökmelerin meydana gelerek tabanda gelişigüzel istiflenmiş enkaz kümelerinin oluşmasıdır.
Mağaranın Şekli Mağaraların şekli üzerinde çözülebilen kayacın kalınlığı, saflık derecesi ile yeraltı suyunun miktarı ve akım şiddeti belirleyici olmaktadır. Bu süreçte kayacın çatlaklı yapısı mağaranın yönünü belirlerken yükselme şeklinde etkili olan tektonik süreçler derinliği tayin etmektedir. Böylece belirli yönlere doğru uzanan galeriler yatay veya düşey şekilde gelişme imkânına kavuşmaktadır.
Elmalı mağarası yatay yönde gelişmiş birbiriyle bağlantılı ve paralel uzanışlı biri kısa diğeri uzun iki galeriden oluşmaktadır. Kısa galeri ”L” şekilli olup, toplam uzunluğu yaklaşık 40 m.dir. Uzun galeri, oluşumunda farklı dönemlerin izlerini taşıyan farklı genişlik ve yükseklikte toplam 7 salondan oluşan ve ancak yaklaşık 400 m lik bölümüne ulaşılabilen kabaca yarım ay şeklindeki galeri mağaranın asıl bölümünü meydana getirmektedir (Şekil 5)
Şekil 5. Elmalı Mağarasının planı ve giriş yerinin kesiti
Mağaranın ağzı ile ulaşılan en son nokta arasında basamaklı bir yapı gösteren galeride girişe göre yükselti farkı yaklaşık 17 m.dir (Şekil 6). Galeri ulaşılan en son noktadan itibaren de alçalma eğilimini sürdürmektedir. Kireçtaşındaki çatlak sistemlerine bağlı olarak ana galeri duvarlarında çok sayıda girinti vardır. Girintilerin bazıları huni, bazıları ise tüp şeklinde gelişmiştir.
Şekil 6 Elmalı (Kilens) mağarasının izdüşürülmüş boyuna kesiti
Mağaranın giriş yeri Bağların derenin doğusundaki kuzeybatıya bakan dik yamaçta yer almakta olup, birbiriyle yan yana iki doğal pencereden meydana gelmektedir (Fotoğraf 1). Birinci pencere 70 cm yüksekliğinde ve 4,12 m enindedir. İkinci pencere ise 1,30 m yüksekliğinde ve 2,70 m enindedir. Giriş bölümünde (I. No’lu salon) tavan yüksekliğin düşük oluşu (maksimum 1,60 m) nedeniyle eğilerek yürümek gerekmektedir. Bu bölümün alanı yaklaşık 30 m² olarak hesaplanmıştır.
Elmalı mağarasını giriş yeri (a) ve adını aldığı Elmalı Mahallesi'nin mağaradan görünüşü (b)
Giriş alanından güneydoğuya dönülerek “L” şekilli kısa salona (II Nolu) geçilmektedir. Bu salon yatay gelişmiştir. Ayakucuna doğru hafif bir eğimle alçalma göstermektedir. Yüksekliği giriş yerinde 1,60 m iken, ilerledikçe artarak 4,80 m ye ulaşmaktadır. En geniş yerinde kurumuş bir göl yeri çanağına sahip olan salondan kuzeye doğru gelişmiş dar bir galeriye geçilmektedir. Bu galerinin çıkışı yoktur. Yeniden giriş bölümüne dönülerek uzun galeriye geçilmesi gerekmektedir. Kısa galerinin girişinde gövde çevresi 100 cm ile 270 cm arasında, yüksekliği ise 2 m ye yaklaşan sütunlarla karşılaşılmaktadır (Fotoğraf 2). Galerinin tavanı ile duvarların eklem yerlerinde boyu 45–60 cm arasında değişen sarkıtlar yer alırken tabanda sadece birkaç tane küçük dikite rastlanmıştır. Yan duvarlarda pek çoğu uçlarından tahrip edilmiş perde şekilleri, tavanda ise görülmeye değer soğan ve karnabahar şekilleri yer almaktadır. Elmalı mağarasının bu bölümü ziyaretçilerin kolaylıkla gezmesine uygun yarı aydınlık koşullara sahiptir.
Fotoğraf 2. II. Nolu salondaki sütunlardan görünümler
Uzun galeriye geçiş de giriş bölümünden gerçekleşmektedir. Dar giriş yeri kabaca kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan ve III. Nolu göllü salona açılan eşik görevi görmektedir. Bölümün kuzey kenarında 2x8 m ebatlarında bir yan galeri ve bu galeriye bağlanan tüp şekilli yan galeriler vardır. Bir insanın sürünerek girebileceği kadar dar olan bu tüplerin iç yüzeyi pürüzsüz ve sadedir. Bu durum tüplerin eskiden güçlü akışlara sahne olduğu izlenimini vermektedir. Bu bölümün en dikkati çeken özelliği üst kesimleri düzleşerek kadeh ve mantarkaya şekli almış ilginç sütunlara sahip olmasıdır. Toplamda 20 kadar sütunun yer aldığı alanda ikili, üçlü ve dörtlü grup sütun yapıları ve benzerine çok az rastlanır mantarkaya formları görülmeye değer oluşumlardır. Sütunların boyu 90–140 cm, çevresi ise 95–150 cm arasında değişmektedir.
Mağaradaki bazı sütunların mantarkaya gibi bir görünüme sahip olması olasılıkla başlangıçta sütun olarak oluşumunu tamamlayan şeklin, mağara içindeki süreçlerin değişmesine bağlı olarak, kireçtaşına eşlik eden kumtaşı tabakası gibi farklı bir seviyenin zamanla çözülüp sütunun üzerini boşaltmasıyla olmuştur. Sütunu taçlandıran bölümün üstü bir masanın yüzeyi kadar düzdür (Fotoğraf 3- a, b). Ayrıca mantarkaya şekilli sütunların bu şekilde olanlarına mağaranın diğer bölümlerinde rastlanmaması da savı kuvvetlendirmektedir.
Fotoğraf 3. III. Nolu salondaki ikili, üçlü ve dörtlü grup masa (a) ve mantarkaya şekil almış sütunlar (b)
Bu bölümden hemen sonra zeminini guana dışkılarının kayganlaştırdığı dar bir boğazla III. Nolu salona girilmektedir. Salonun alanı yaklaşık olarak 150 m²dir. Tam karanlık olan bu salon tabanı giriş kotuna göre -5 m daha aşağıdadır. Tavan yüksekliği 4–8 m, genişliği 10–15 m arasında değişen salonda yaklaşık 60 m² ve en derin yeri 50 cm olan sığ bir göl bulunmaktadır. Göl, tavandan sızan sularla beslenmektedir. Gölün kenarını çeviren duvarlarda nemli devredeki göl seviyesini gösteren kireç izleri vardır. Buna göre gölün şimdiki seviyesinden 50 cm daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Hem su potansiyeli hem de duru suyuyla bu göl mağaradaki en belirgin su birikintisidir. Gölün güneyinde çok kaba biçimlenmiş damlataşı yığınları vardır. Bir bakıma bu yığınlar girişe göre -6 m kotundaki III. Nolu salonla IV. Nolu salonun sınırını çizmektedir. Salonun kuzeye ve güneye doğru genişleyen bölümlerinde tüp şekilli girintiler vardır (Fotoğraf 4). Salonun en dikkat çeken damlataşı oluşumları arasında; tavanı dolduran soğan şekilleri, uçlarından tahrip edilmiş sarkıtlar ve tabanda birçoğu kırılmış dikitlerle duvarlara sıvanmış gibi duran fazla gelişememiş kirli beyaz ve koyu renkli perde şekilleri gösterilebilir. Tavanın kubbe gibi duran bölümlerindeki çökme yerleri oldukça belirgindir. Tabanda ise kopmuş blokların oluşturduğu enkaz kümeleri vardır. Enkazların üzerinde guano dışkısı ince bir kat oluşturmuştur.
Fotoğraf 4. Mağara içinde çok sayıda girinti ve çıkıntı vardır
III. Nolu göllü salonun doğusunda alanı yaklaşık 90 m² olan ve tavan yüksekliği 10–12 m.yi bulan, tabanında sığ (10–14 cm) bir gölün bulunduğu IV. Nolu salon yer almaktadır. Salonun taban yüksekliği giriş yerine göre -7 m daha aşağıdadır. Salon KKB-GGD yönünde gelişmiştir. Tavanın bazı bölümleri çökmüş ve tabanlar kısmen çökme enkazıyla kaplanmıştır. Bu bloklardan bazılarının kısa ekseni 1–1,5 m, uzun ekseni ise 2 m ‘ye yaklaşmaktadır. Çökmeyen bölümlerde oldukça dikkat çekici soğan ve karnabahar şekilleri vardır (Fotoğraf 5: a, b). Salonun muhtelif yerlerinde karakteristik olarak yer yer sarkıt ve dikit şekilleri bulunmaktadır.
Fotoğraf 5. Hemen hemen bütün salonların soğan (a) ve karnabahar (b) şekilleri görülmektedir
V. Nolu salona doğu yönünde ilerledikten sonra dik bir yardan, kırılmış dikitlere tutunarak inilebilmektedir. Giriş yerine göre -9 m daha aşağıda yer alan bu salon şekil çeşitliliği bakımından dikkat çekicidir. Eni 7–15 m arasında değişen salonun yüksekliği 6–7 m.yi bulmaktadır. Bu salonda damlataşı şekilleri daha çok kuzeydoğu duvara yakın toplanmış gözükmektedir. Soğan ve karnabahar şekillerine çeşitli ebatlarda dikitler ve sarkıtlar eşlik etmektedir. Duvarların üst bölümlerini süsleyen perde şekilleri uçlarından kırılmıştır (Fotoğraf 6). Mağara tavanının yer yer çökmesi sarkıt ve dikitlerin çok fazla zarar görmesine neden olmuştur. Salonun tabanında ortası ve kenarları enkazla kapatılmış oldukça sığ ve yer yer çamurlaşmış (8–10 cm) bir su birikintisi bulunmaktadır.
Fotoğraf 6. Mağaradaki perde şekillerinden görünümler. Bu şekiller büyük oranda tahrip edilmiştir
Elmalı mağarasının en büyük salonu VI. Nolu salondur. Giriş yerine göre -12 m derinliğe sahiptir. Toplam alanı yaklaşık 170 m²yi bulan salonun tavan yüksekliği 10 m.yi geçmektedir. Güneybatı-kuzeydoğu yönünde genişleyen salonun kuzey kenarında V. Nolu salondakine benzer sığ (10–12 cm) bir göl vardır. Bu su birikintisinin ortasında ve çevresinde çökme enkazı kümelenmiştir. Damlataşı şekilleri bakımından zengin salonlardan birisidir. Tavandan duvarlara doğru gelişmiş perde şekilleri, karnabahar şekilleri, soğan şekilleri, sarkıt ve değişik şekilli (direk, minare vb.) dikitler karakteristik olarak yer almakta ve ilave olarak yan koridorlarda da yüksekliği 40–60 cm arasında değişen, kenarları dantelâ şekilli havuzcuklar yer almaktadır (Fotoğraf 7). Minare şekilli dikitlerdeki saçaklar muhtemelen salondaki eski bir gölün seviyesini işaret etmektedir. Şekillerin büyük oranda tahrip gördüğü bu salon şekil potansiyeli bakımından yine de görülmeye değer özelliklere sahiptir.
Fotoğraf 7 Tekli bir dikit ve üçlü minare dikitler
VII. Nolu salona dar bir geçitten güneydoğuya ilerledikten sonra girişe göre -15 kotundaki salondan girilmektedir. Salon kuzeybatı–güneydoğu yönünde gelişmiştir. Yer yer daralıp genişlemektedir. Diğerlerinin aksine bu salon kurudur. Bütün bölümlerinde enkaz kümeleri vardır Duvarlarında daha önce mağarayı ziyaret eden mahalle sakinleri tarafından yazıldığı zannedilen ifadeler göze çarpmakta, yerlerde ise çok sayıda kırılmış sarkıt, dikit parçası yer almaktadır. İlginçtir tavanlardan sarkan tüm sarkıtlar kök yerlerine kadar kırılmıştır. Salonun kuru olması dolayısıyla muhtemelen ziyaretçilerin en fazla bu salonda kaldıkları tahrip edilmiş şekillerin fazlalığından açıkça anlaşılabilmektedir.
İncelenen en son bölümü VIII. Nolu salon oluşturmaktadır. Salona, girişi oldukça zahmetli bir eşikten geçerek inilmektedir. Güneybatıya doğru devam eden ve damlataşı şekilleri bakımından zengin bir küçük koridordan hemen sonra asıl büyük bölüme geçilmektedir. Bölüm güneybatı-kuzeydoğu yönlerinde gelişmiştir. Toplam alanı 250 m²den fazladır. Giriş yeri yüksekliğine göre tabanı -17 m.dir. Yer yer daralıp genişleyen salonda değişen ebatlarda sarkıt ve dikitler vardır. Dikitlerden bazıları deve başı figürü ile oldukça ilginç bir görüntü oluşturmaktadır. En derin noktada çamurlaşmış su birikintisi vardır. Galeri yine güneybatı istikametinde daralarak devam etmektedir. Mağaraya giren ziyaretçiler salonun güneydoğusundaki duvara ve dikitlerin üzerine neredeyse boşluk bırakmamacasına kahverengimsi siyah çamur kullanarak adını soyadını, köyünün adını, vb. yazarak galeride görüntü kirliliğine neden olmuştur.
Su Varlığı
Vadoz zonda yer alan mağaralarda düzenli yeraltı suyu hareketinin olmaması mağaralarda şekillenmeyi pasifize etmektedir. Elmalı mağarasında da durum böyledir. Tavandan sızan sular dışında hiçbir su hareketi tespit edilmemiştir. Bu sular mağara içindeki çukur noktalarda birikerek durgun sığ göllerin oluşmasını sağlamıştır. Göllerin seviyeleri sızan suya bağlı olarak değişmektedir. Duvarlardaki kireç izlerinden hareketle daha önce göllerin şimdiki seviyelerinden 15–20 cm daha yüksek olduğu görülmüştür. Göllerin hiçbir şekilde gideğeni yoktur. Yüzeyinde yarasa dışkıları yüzmektedir. Ziyaretçilerin mağara göllerindeki su içeriği ile ilgili bilgilendirilmeleri maksadıyla III. No’lu salondaki gölden alınan örnek Erzurum Bölge Hıfzıssıhha Enstitüsü laboratuarlarında analiz ettirilmiştir. Su numunesinin Tablo 1. deki parametreler açısından 17. 02. 2005 tarih ve 25730 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İnsani tüketim amaçlı sular hakkındaki yönetmeliğe göre renk, koku, tad, bulanıklık ve amonyum miktarı bakımından uygun olmadığı tespit edilmiştir (Tablo 1). Bu nedenle mağaraya gelecek ziyaretçilerin mağarada iyileştirilmeler yapılmadan bu suları her ne amaçla olursa olsun kullanmamaları gerekmektedir. Mağaranın iç kesimlerindeki göl sularının kullanılabilirlik açısından durumu da hemen hemen aynı gözükmektedir.
Tablo 1. Elmalı Mağarası I. No'lu salondaki göl suyunun bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri
Parametre |
Test Sonucu |
Birim |
Renk |
Uygun Değil |
- |
Koku |
Uygun Değil |
- |
Bulanıklık |
Uygun Değil |
- |
Tat |
Uygun Değil |
- |
pH |
7,95 |
mg/l |
Oksitlenebilirlik |
2,0 |
mg/l |
Amonyum |
17,1 |
mg/l |
Nitrit (NO2) |
0,48 |
mg/l |
Nitrat (NO3) |
10,13 |
mg/l |
Klorür (Cl-) |
5,01 |
mg/l |
Sertlik |
28 |
F |
Kalsiyum (Ca+2) |
59,31 |
mg/l |
Magnezyum (Mg+2) |
32 |
mg/l |
Serbest Klor (ppm) |
Tespit edilmedi |
mg/l |
Tuzluluk |
0,344 |
g/l |
Mağara Havası
Mağara içinde herhangi bir hava akımı tespit edilmemiştir. Bu durum mağara havasının dışarısı ile etkileşiminin oldukça sınırlı olduğunu göstermektedir (Tablo 2).
Mağaranın girişinden başlayarak ışık, nem ve sıcaklık koşulları değişmeye başlamaktadır6. Giriş bölümünde ortam dışarısı ile benzer koşullara sahiptir. Ortam aydınlık, sıcaklık benzer (18 ºC), nem oranı ise % 58 (± 5) dir. II. Nolu salon alacakaranlıktır. Basit bir lamba yardımıyla görüş imkânı sağlanabilmektedir. Sıcak, nem ve aydınlanma durumu gibi parametreler III. Nolu salona geçildiğinde değişmektedir. Mutlak karanlığın egemen olduğu IV. Nolu salonda termometre maksimuma (22 ºC) ulaştıktan sonra düşme eğilimine girmekte ve VIII. Nolu salonda 14 ºC’ye kadar inmektedir. Buna karşılık nem yüzdesi devamlı yükseliş göstermektedir. Görüldüğü üzere Elmalı mağarasının kendine özgü mikrokliması vardır. Giriş yeri ile III. Nolu salon arasındaki klimatik değişkenlik mağaranın ilerleyen bölümlerinde yerini sıcaklığın düşmesi ve nispi nemin yükselmesi şeklinde cereyan eden çok daha farklı bir iklime bırakmaktadır.
Tablo 2. Mağara havasının bazı klimatik ve fiziksel özellikleri
Salon No |
Hava Akımı |
Sıcaklık C |
Nem % |
Mağara Kuşağı |
I |
Zayıf |
18 |
58 |
Giriş |
II |
- |
18 |
58 |
Alacakaranlık |
III |
- |
21 |
61 |
Karanlık |
IV |
- |
22 |
65 |
Karanlık |
V |
- |
21 |
68 |
Karanlık |
VI |
- |
17 |
70 |
Karanlık |
VII |
- |
16 |
73 |
Karanlık |
VII |
- |
15 |
75 |
Karanlık |
VIII |
- |
14 |
76 |
Karanlık |
Mağaranın Hayvan Varlığı
Elmalı mağarasının girişi kanatlı hayvanlar, kemirgenler ve sürüngenler dışındaki kurt, çakal, ayı gibi hayvanların tırmanmasına uygun değildir. Mağarada tespit edilen tek tür yarasalar olmuştur. Galerilerdeki kalın dışkı tabakasından yola çıkarak yarasaların çok uzun zamandan beri bu mağarada yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Mağaranın Ekonomik Potansiyeli
Mağara Türkiye’nin en uzun mağaraları arasında yer almaktadır. Bir kısmı tahrip edilmiş olsa da görülmeye değer çok ilginç karstik biriktirme şekilleri bulunması nedeniyle iç turizme değer katacak bir oluşumdur. Mağara temizlenerek ışıklandırıldığında çok daha ilginç bir görünüme kavuşacaktır. Kısıtlı olarak ekip-biçme ve hayvancılık faaliyetleriyle geçimini sağlayan yöre insanı bu sayede yeni iş imkânlarına kavuşacaktır.
Elmalı mağarası yarasa dışkısı (Bat Guano) potansiyeli yüksek bir mağaradır. İç salonlara doğru geçildikçe yer yer kalınlığı 1–1,5 m.yi bulan koyu renkli dışkı yığınları yataklanmıştır. Dışkı çamuru içinde guanobi’ye rastlanmamıştır. Dışkının analiz edilerek gübre değerinin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Çünkü mineral içeriği ile mükemmel bir organik gübre olan yarasa dışkısı dünyada fosforun da doğal kaynağı olarak bilinmektedir. Nitekim Avusturya’da yapılan bir araştırmada mağara gübrelerinin etki bakımından süper fosfata eşit olduğunu tespit edilmiştir. Bu nedenle gübre değeri olan guano’nun mağaradan çıkarılarak gübre olarak değerlendirilmesi hem mağaranın örtülü yüzünün görünmesini hem de ekonomik bir değer olarak kullanılmasını sağlayacaktır.
Sonuç ve Öneriler
Elmalı mağarası Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları içinde oluşmuş Türkiye’nin en uzun mağaralarından biridir. Havalandırma zonunda gelişmiş ve bugün itibariyle ihtiyarlık safhasına ulaşmış fosil bir mağaradır. Toplam uzunluğu tam olarak tespit edilemeyen mağaranın ancak 400 m.lik bölümü incelenebilmiştir. Yatay yönde gelişme gösteren ve basamaklı bir galeri sistemine sahip olan mağaranın giriş yerine göre derinliği -17 m.dir. Mağarada toplam 8 adet salon ve hemen her salonun tabanında III. Nolu salondaki dışarıda tutulursa çamurlaşmış sığ su birikintileri bulunmaktadır. Mağara damlataşı oluşumları bakımından zengin bir potansiyele sahip olmasına rağmen tahrip görmüş ve pek çok şekil yok edilmiştir. Bununla birlikte görülmeye değer şekillerin sayısı tahrip edilenlerden fazladır.
Mağaranın gerekli düzenlemeler yapılarak turizme kazandırılması gerekmektedir. Bu işlemler yapılıncaya kadar mağara girişinin kapatılması şekillerin korunması bakımından çok önemlidir. Düzenlemeler kapsamında yapılacak ilk iş mağara yolunun yapılmasıdır. İkinci olarak mağara içindeki kalın yarasa dışkısının temizlenmesi ve kırılmış çok sayıda sarkıt ve dikitin aslına uygun şekilde yerlerine çivileme sistemiyle monte edilmesi ve mağara materyalinden hazırlanacak bir harçla onarımının tamamlanması gerekmektedir. Mağarada çökme tehlikesi olan bölümler vardır. Çalışmalar sırasında ve sonrasında tehlikeli zonların göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Mağaranın iç kesimlerinde gübre değeri olan yarasa guanosu yer yer 1–1,5 m kalınlığında istif oluşturmaktadır. Gübrenin mağaradan temizlenmesi hem mağaranın örtülü bölümlerini ortaya çıkaracak hem de gübreden yararlanılmış olunacaktır. Bu işlemlere ek olarak mağara içinin ışıklandırılması ve ziyaretçilere dönük alt yapının oluşturulmasının ardından mağaranın tanıtılması ve ziyarete açılması gerçekleştirilmelidir. Böylece hem doğal bir oluşum kurtarılmış olacak hem de yöre insanı turizme dayalı ek gelir imkânlarına kavuşacaktır.
Kaynak: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:2, Elazığ 2008
İbrahim KOPAR, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü